Keşke demekten hep nefret ettim ben!
Bu hayat denen boşlukta her keşke dediğimde bir parçam daha koptu sanki...
Bazen düşünüyorum da acaba kaç yanlışım kaç doğrumu götürüyor?
Yoksa yitik doğrularla mı yaşıyorum?
Yitik hayaller peşinde miyim?
Kendi yalanlarında kaybolan insanların,timsah gözyaşları parçalıyor içimi!
Onların göz yaşlarında boğuluyorum.
Bir mum gibi eriyorum, acılarımın karşısında...
Ölmeden mezara gömülüyorum sanki,yüzümdeki o sahte maskenin kirlerden arınmasını bekleyen bir zavallı gibiyim!
Kaybedenlerden olmak istemiyorum ama içimden bir his o yolda olduğumu söylüyor.
Her gece acılarım ve ardında getirdiği göz yaşları süslüyor yatağımı.
Bir ses çağırıyor beni, kutsal bir kiliseye doğru yol alıyorum sanki…
Kim olduğunu bilmediğim biri var karşımda,kulağıma eğilip ürpertici bir sesle,kanatlarımın takılma zamanı geldiğini söylüyor.
Ben
de ona’’ Tutamadığım göz yaşlarım mısın yoksa içimi eriten acılarım
mısın?’’ diye soruyorum ve gözlerime bakıp’’ Sen kaybedenlerdensin
çünkü ben senin ölüm meleğinim’’ diyor.
Ürperiyorum,
içimde tarifi olmayan bir acı beliriyor ve daha fazla kelimeleri
süsleyemiyorum,sessizce lanetlenmiş ruhumu ona teslim ediyorum.
Belki de bu benim için mutlu bir son oluyor ve ölüm meleğim beni sonsuza dek bu hayattan çekip alıyor.